Özet:
Dava; özel esaslara tabi mükellefler listesine alınma işleminin iptaline ilişkindir. Davacı mal ve hizmet alımlarıyla ilgili olarak aldığı ve kayıtlarına yansıttığı faturaları düzenleyen kişi hakkındaki tespitlerden hareketle özel esaslara tabi mükellefler listesine alınmış ise de; gerek davalı idarenin, gerek bağlı bulunduğu hiyerarşik üst makamların mükellefleri bu şekilde kategorize edebilmelerine olanak sağlayan hiçbir yasal düzenleme bulunmadığı gibi, Anayasa’da da buna izin veren bir hüküm yer almamaktadır. Bu şekilde yasal dayanağı olmadan yapılacak bir sınıflandırma, vergi barışını bozucu etki yaratacağı gibi, Anayasa’da güvence altına alınan temel kişi hak ve hürriyetlerine de aykırılık teşkil eder. Dolayısıyla, yasal dayanağı olmadan, hukuka aykırı bir biçimde idarenin kendi içerisinde oluşturduğu bir sınıflandırma ile davacının adına sözü edilen listede yer verilmiş olması sebebiyle bu liste davacı açısından kesin ve yürütülmesi zorunlu bir işlem niteliğini kazanmıştır. Davacının, matrah artırması sonucu listeden çıkartılması davaya konu işlemin hukuka uygunluğunun yargı merciince incelenmesine engel teşkil etmeyeceğinden, davanın esastan incelenmesi gerekir.
T.C.
DANIŞTAY
Üçüncü Dairesi
Esas No : 2014/11851
Karar No : 2015/3173
Tarih : 13.05.2015
Danıştay 3. Dairenin 13.05.2015 tarih E:2014/11851 K:2015/3173 sayılı Kararı
Davacının, özel esaslara tabi mükellefler listesine alınmasına dair 16.6.2014 gün ve 35897 Sayılı işlemin iptali istemiyle dava açılmıştır. Vergi Mahkemesi’nin kararıyla; davacı şirketin … Madencilik Plastik Metal İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti.’nden aldığı faturalar sebebiyle özel esaslar kapsamına alındığından bahisle dava açılmış ise de davaya konu işlemin 25.6.2014 tarihinde tebliği üzerine dava açılmasından sonra 3.7.2014 tarihli dilekçeyle, işlemde belirtilen 2009 yılına dair matrah artırımında bulunduğu ve anılan firmadan alınan emtia sebebiyle katma değer vergisi ödenmediğini bildirmesi üzerine özel esaslar kapsamına alınmadığı, davacının idarenin bildirimi üzerine bilgi verip matrah artırdığını beyan ettiği, olayda, davacının hukuki durumunu ve menfaatini etkileyen idari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Davacı tarafından; sahte fatura kullanması sebebiyle özel esaslar kapsamına alındığı, maddi ve manevi yönden mağdur edildiği ileri sürülerek kararın bozulması istenmiştir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Üçüncü Dairesince işin gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR :
Anayasa’nın Çalışma ve Sözleşme Hürriyetini düzenleyen 48. maddesinin 2. fıkrasında, devletin, özel teşebbüslerin milli ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak, 49. maddesinin 2. fıkrasında da, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alacağı hükümlerine yer verilmiş, “Vergi Ödevi” başlığını taşıyan 73. maddesinin 3. fıkrasında da, vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulacağı, değiştirileceği veya kaldırılacağı belirtilmiştir.
Bu düzenlemelere göre devletin çalışma hayatına dair düzenlemeleri yapması ve buna dair tedbirleri alması bir görev iken, çalışma, çalışanlar açısından bir hak ve ödevdir. Gerek bu alanda yapılacak düzenlemelerin, gerek çalışma hayatının bir sonucu olan vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerle ilgili düzenlemelerin yasa ile yapılması ise zorunludur. Dayanağını Anayasa’ya uygun olarak çıkarılmış olan bu Kanunlardan almayan düzenlemelerle bir takım hak ve yükümlülükler getirilemez. Bu suretle çalışma barışının sağlanması yanında, özel teşebbüslerin güvenlik ve kararlılık içinde çalışması da temin edilmiş olur.
Vergi idarelerinin, idari işlevleriyle ilgili olarak vergi hukuku alanında tesis ettikleri, uygulanabilir nitelikte, ilgililerin menfaatini doğrudan etkileyen ve onların hak ve yükümlülüklerinde değişiklik veya yenilik yaratan irade açıklamaları, verginin tarhı, tahakkuku ve tahsiline dair işlemleri 2577 Sayılı Kanunun 2. maddesi kapsamında idari yargının görev alanına girmektedir. Yarattığı hukuki sonuçlar dikkate alındığında, davacı hakkında tesis edilen işlem kesin ve yürütülmesi zorunlu bir işlem niteliğindedir.
Davacı mal ve hizmet alımlarıyla ilgili olarak aldığı ve kayıtlarına yansıttığı faturaları düzenleyen kişi hakkındaki tespitlerden hareketle özel esaslara tabi mükellefler listesine alınmış ise de; gerek davalı idarenin, gerek bağlı bulunduğu hiyerarşik üst makamların mükellefleri bu şekilde kategorize edebilmelerine olanak sağlayan hiçbir yasal düzenleme bulunmadığı gibi, Anayasa’da da buna izin veren bir hüküm yer almamaktadır. Bu şekilde yasal dayanağı olmadan yapılacak bir sınıflandırma, vergi barışını bozucu etki yaratacağı gibi, Anayasa’da güvence altına alınan temel kişi hak ve hürriyetlerine de aykırılık teşkil eder. Dolayısıyla, yasal dayanağı olmadan, hukuka aykırı bir biçimde idarenin kendi içerisinde oluşturduğu bir sınıflandırma ile davacının adına sözü edilen listede yer verilmiş olması sebebiyle bu liste davacı açısından kesin ve yürütülmesi zorunlu bir işlem niteliğini kazanmıştır.
Vergi Mahkemesince yukarda sözü edilen yargıya ulaşılmakla birlikte davaya konu işlem gereği davacının matrah artırımında bulunması üzerine özel esaslar kapsamına alınmadığı gerekçesiyle 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 15/1-b maddesi uyarınca dava reddedilmiş ise de davaya konu işlemle özel esaslara tabi mükellefler listesine alındığı tartışmasız olan davacının, matrah artırması sonucu listeden çıkartılması davaya konu işlemin hukuka uygunluğunun yargı merciince incelenmesine engel teşkil etmeyeceğinden, davanın esastan incelenmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle verilen mahkeme kararında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
SONUÇ :
Açıklanan sebeplerle temyiz isteminin kabulüyle Vergi Mahkemesi’nin kararının BOZULMASINA, 13.05.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.